Gece patates soyarım,
gündüz patates soyarım
hiç düşünmemiştim patateslerin rüyalarıma gireceğini
hiç düşünmemiştim kabuklarını soydukça
borçlarımın eriyeceğini
soğan da doğrarım oysa,
patlıcanları ikiye dörde bölerim
ama hep patates girer rüyalarıma.
Küçük bir çocukdum daha
gün doğmadan Çarşıkapı’da
iki kat altına girerdim yerin
bulaşıklar dağ gibi olurdu akşamdan
yağ kokardı dört duvar
pencereler ulaşmazdı gökyüzüne
hava kararmış olurdu çoktan
evin yolunu tuttuğumda.
çarçabuk uyurdum,koşardım rüyalara
merdiven dayardım hep duvarlara
dayardım dirseklerimi, bitmeden uyanırdım sonra
güzel güzel mutfağa yorardım
ah bir üst kata çıkarsam
bıkmadan tonlarca patatesi soyardım.
Aydınlıktı, yarım da olsa mutfak
duvarlar yağ kokmuyor
bulutlar ucundan da olsa görünüyordu
komşu çatıya martılar konuyor
çığrışları şarkı gibi geliyordu
içimi açıyordu
baharatlar ve renk renk bakliyat
taze sebze ve meyve dolu kaplar
kepçeyi birkaç kez fırlatsa da ardımdan ustam
çorba bahsini kapmıştım çoktan.
***
Çok rüyalar gördüm ben, be kızanım
gündüzün ortasında
karanlığında gecenin
doğrulup kaldığım oldu yatakta
seslere fırladığım
arkasından gittiğim bir hayat boyunca.
Zaman geçiyor, be kızanım
herkes kendi rüyasını görüyor
ve her rüya gizliyor kendini bir adamda
bir çocukta ya da hüznünde bir kadının.
Latest posts by Süleyman Çelik (see all)
- Şirin - 7 Mayıs 2018
- İnsanın Her An, Oluş Hali, İnşa Edilişi - 5 Ekim 2017
- Şehirler Yıkılsa Da - 3 Mayıs 2017
Bu yazı yorumlara kapalı.