Sevgi dedim şu dev Dağ tepelerini öpen hırçın bulut Gücük soğuklarında Kirazı kiraz diye sevdiğimiz Karanlık mezarlıklardan geçerken bile Acı yanlarımızı usulca dağladığımız Zamanlardı öyleydi…
Aylık Edebiyat Dergisi
Sevgi dedim şu dev Dağ tepelerini öpen hırçın bulut Gücük soğuklarında Kirazı kiraz diye sevdiğimiz Karanlık mezarlıklardan geçerken bile Acı yanlarımızı usulca dağladığımız Zamanlardı öyleydi…
Kadın korktuğunu söylüyor sokağa çıkarken Oysa her sabah Çöpçatan teyzeler ekrana düşmeden daha Charlie Chaplin resimli çantasını omzuna alıp Karışıyor insan seline Vitrin aynalarında arkasını…
Annemin ceviz sandığı yani o çeyiz sandığı Sadece tahta barınak değil yastık kılıflarına Anahtar deliğinden içeri süzülen Sırları da saklar: Hey gidi günler hey! …
Gözünü açtığında çözülmemişti düğüm Göğe asılan yıldızlar henüz terk etmemişti yerini Her yanımız Uhud’du ama duruyordu hepsi salıncak Gözünün önünde dolaşan keder bulutları ile Zamana…
Sürekli çarşılardan gelirdin sen Aynalı çarşılardan kapalı çarşılardan arastalardan geçerdin Fildişi taraklarla dönerdin üç düğmeli yeleğinin cebinde Bir kilo koleti bir bakraç dağ kokulu keçi…
O tarlalar kurudu Fındık ve taflan arasına gerilmiş günler Ve bir türlü bitmeyen sancılar arasında Büyümeye başladık biz de Eli ekmek tutanlar Ekmeği bütünüyle…
Kış çetin geçerdi usta efil efil yağardı kar Her çıtırtı bir kabus gibi takılırdı kulağımıza Çocuktuk kahramandık sıcak yataklarımızda Ama güneşle birlikte göle uyanırdı kardeşlerim…