"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bir Nokta Hakkında

Onun evrenseli kucaklayan bakışları, trajediyi makro perspektifle hafifleştirişleri, yalnızlığı ve hüznü türküleyişleri. Çünkü, “Yalnız hüznü vardır kalbi olanın”. Aşkın emek vermek olduğunu vurgulayışı, vatan ve millet sevgisinin dilini güzel konuşmaktan dağı taşı sevgiyle yeşertmeye, oradan da hatasına kusuruna bakmadan insanını sevmeye kadar açımlı yüce merhamet kanatlarını açışı. Yunusleyin; “Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim” idraki.

 

Tarlalalarda, bahçelerde, atölyelerde, fabrikalarda, masa başlarında, nöbet yerlerinde, kışlalarda, okullarda, camilerde, meydanlarda, kahvelerde, köy odalarında nabzı atan hayatı can damarından yakalayışı ve hepsinin sevgi ile, ancak ve ancak sevgi ile tümel bir anlama can attığını bilip bildirmesi.

 

Yolları “Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım” diyen Yunus gibi, birbirimizi tanımaya ve bunun sonucunda anlamaya ve nihayet de sevmeye çıkarışı. Mevlana’dan “Yüz defa tövbeni bozmuş olsan bile, yine gel”dizesiyle, sevmenin sonsuzca bir bağışlamak olduğunu bilince nakşetmesi. Ve anlattığı Ömer Baba hikayesi: Ömer Baba gün ışımadan işe koyulur, bostan suvarırmış. Evine dönerken, tarlasının kenarında ayağına yapışan çamurları, “Bunlar bu tarlanın hakkıdır” diye oracıkta sıyırıverir, öyle yola revan olurmuş. Tarlanın hakkını ödeyip, gözeterek. Otun ağacın, kurdun kuşun, böceğin balığın, suyun somunun hakkı böyle sayılır. Tarlanın, toprağın hakkı böyle korunur. Ya insanın? Onun gönül üzre, baş üzre olan yeri, hakkı / hukuku? Eğer aklımız cüce kalmaz da yeterse, bunu biz ölçüp biçelim. Hizaya getirebilirsek biz ölçeğe, ölçüye vuralım.

 

Bunalıp daralınca altına sığındığımız merhum Fethi Gemuhluoğlu adlı çınar gölgesinden esinlenmelerdir yukarıda söylediklerimiz. “Göç”üşünün kırkıncı yılında saygıyla anıyoruz.

 

“Zor zamanlar” ve “dar vakitler”den geçtiğimiz şu vakitlere denk gelen Muharrem hüznü de “başka bir âlem”. Yine de umut var olmalı: Gün doğmadan meşîme-i şebden neler doğar?

 

Esenlikle

M.S.