Edebi Yönden İlk Kıyam Romanı: Fikret Eroğlu’nun ikinci romanı olan “İlk Kıyam” tasavvufi bir tema etrafında gelişen ilk romanının aksine dönemsel açıdan etrafında ciddi tartışmaların…
Aylık Edebiyat Dergisi
Edebi Yönden İlk Kıyam Romanı: Fikret Eroğlu’nun ikinci romanı olan “İlk Kıyam” tasavvufi bir tema etrafında gelişen ilk romanının aksine dönemsel açıdan etrafında ciddi tartışmaların…
Edebiyatın ince ruhlu çocuğu şiir, hangi insanın gönül kapısını aralayıp içeri gererse esrik bir derviş gibi dışındaki dünyayı içine, içindeki dünyayı başkalarıyla paylaşmak için açar…
bir dağ başı mıdır uzak yakın, sen misin ben yalnızlık, sen nesin bir kapı açıldı cebimde memleketim başladım ağlamaya salıkların üzerine cebimin deliklerinden bu rüzgâr…
Tedebbür, tedabür, tedbirat… Biz tedbirler deriz onlara toptan. Tedbirlerin alemşumül sade ve saf amedleri ve senetleri mi itibar ve tabir kavramlarına geçerlik kuvveti veriyor şimdilerde?…
Sizin hiç hayalleriniz bir otobüsün altında kaldı mı? Günlerce okula kaydolacağınız günü bekleyip de çaresiz boynu bükük evinize döndünüz mü? Sokakbaşı romanının kahramanı İhsan bu…
a) elif’e dil meçhulüyüm kâf’tım! özüme meyve olmak için kef’e aşılanmış filizdim lâmelif ‘in tanıdık elif’inde yeşermiş alfabeydim kalbinde sana meylettim o’na gitmek için özümden…
Abbas Amcama ve İsmail Ercan’a naçizane bir hediyem Çocukluğum tuttu elimden Saldı yollarına köyümün Babamla diktiğim o güzelim bağlar Annemle üzüm topladığım asmalar Bir hoş…
içinde bütün sevgileri kaybolmuş bulunca vazgeçti Roma’dan, romandan… baharda çiçekler topladı sevdadan yana. kelebekler uçurdu sınırlardan öte. karlar eriyip güneşler belirince düşüncelerinde -yazmak varoluşuydu- kokteyller…
Bozkırda koşan atların toynak sesleri ve burunlarından fışkıran sıcak nefes, binici Alpagutların kılıç ve üzengi seslerine karışıyordu. Tuna’ya kadar doludizgin sürüp giden bu akın, Rus…
Beyaz bir geceye dehşetle uyandı. Dört yanını göz ağrıtan sonsuz bir beyazlık sarmalamıştı. Bu halini, bir adada mahsur kalmış bir yolcuya benzetiyordu ihtiyar. Sonsuz, kıpırtısız…
Kaldırımda yapraklar koşuyor. Ben duruyorum. Çıkmıyorum önlerine. Kesmiyorum yollarını. Koşan yaprak harıltısı, ezilen yaprak çıtırtısından daha güzel geliyor kulağıma. Kulağıma başka sesler de geliyor. Upuzun…
“Bu dünyada kör olan ahirette de kör olacaktır.” Aramadıkça bulamazsın aşığın kârı budur Sen kör oldukça arayamazsın ki onu bulasın İnsanın yeri neresi? Bu dünya…
kanlı bir el uzanır bir yerlerden su başında demirden devler bahar gelir karlar erimez her vakit yastıklarımız kuş ölülerinden beşinci as turuncu kutudayken bozduğum yeminler…
XLI “bu düzen size insanlığınızı unutturacak.” el kitabına uygun, soyut gelişeceksiniz: çok Müslüman sırf kalbi temiz! kardeşine sağır bir tepeden kopar gibi koşupduran. uçaklar yüzecek…
Bir hüznün heykelini gördüm baktığım aynalarda Sesinin yittiği yerde umarsız bir gül açıyordu Tutukluk yapmış bir silah gibi bakıyordu bana Öksüz bir çocuk uzaklardan anne…
Ömrü baharda kalmak ister kelimeler de Her sözcük biraz çocuk, biraz şairane Şairin dimağı yağız atlar gibi doru kıvrak Kozadan ipeğe açmalı imge, açmalı imge…
Kimi koyu kırmızı çizgilerin Keşfettiğimde ki, tümü aşılmak için Ve beklediğini heyecanla cengâverini “Ya Allah!” dediğimi hatırlıyorum O kadîm ve o sarsılmaz aşkla Gerisini biliyorsunuz,…
Tel tel, elektrik telleri Tel tel gökler Üstümüzde ayrılık kentleri Başka başka güneşler. Herkesin başka gökleri Gökler işte, gök değil! Altında yarım kalanlar Parça parça…
yoluma ortak olur musun kendini birtakım ukdelerle besliyor börtü böcekten rüzgardan hız alıyor da damar damar uzuyor ben senin yerine de yorulurum canımdan can vererek…
Cumhuriyet’in İlk günleri gibidir babam Mağrur, esmer ve kaskatı Kendi ellerimle hazırlarım Ama her gün, yeni baştan Şehrimizin orta yerine, darağacını
Ey sonbahar elemini savuran rüzgâr Kıyımın tarafında canları yanmış olan Uzar mı uzay gibi âlem yüzlü merhamet Bu yarayı bilemem sağaltacak var mıdır? Orman duruşlu…
Üstün başın dağınık toparlan belki bu ses çok yakınımızdadır akşam minibüsleri bu saatlerde gelir şehri terk et diyorum kendime Bilmem belki de her kişi bir…
Görülen lüzum üzerine yazıyorum bu şiiri Başka hesaplarda geçen adımı Temize çıkarmalıyım sensizlik çarpanıyla Esnaf telaşı var üzerimde gün kısa Bir ters bir düz katlayınca…
merdivenlerden iniyorsun geride bıraktıkların detone basamak basamak düşüyor irtifan hava kararıyor ve bir avuç toprak döküyorsun seni terk edecekleri çukura takım elbiseli yalanlar bırakıyorsun geride…
Şehir merkezindeki ürkütücü patlamanın ardından yeri göğü inleten korkunç bir ses duyuldu önce… Parçalanan bedenler, yürekleri dağlayan iniltiler, kargaşa ve koşturmaca sonra… Vicdanları sızlatan kapkaranlık…
Gökyüzüne gri renkli perde çekilmiş. Rüzgârın eşlik ettiği kuşlar kaybolmuş gibi nereye gideceğini bilmez halde bir oraya bir şuraya uçmakta. Soğukla ilk tanışan binalar birbirlerine…
Balkonla sınırlı yaşamaktan kurtulmuş, evin tümünde özgürce dolaşıyordu, yayılıyordu. Boşuna değilmiş büyüdüğünü göremediğime üzüldüğüm; yavru bıraktığım kömür karası cılızı, ele avuca sığmaz gürbüz bir delikanlı…