1- Ganîdür ışk ile gönlüm ne mâlüm ne menâlüm var Ne vasl-ı yâra handânam ne hicrândan melâlüm var 2- Ne sağ olmak murâdumdur ne…
Aylık Edebiyat Dergisi
1- Ganîdür ışk ile gönlüm ne mâlüm ne menâlüm var Ne vasl-ı yâra handânam ne hicrândan melâlüm var 2- Ne sağ olmak murâdumdur ne…
Şubat ayı İstanbul için kar ayı oldu. Hayat denilen curcuna daha bir hızlı akmayı sürdürdü. Ülkenin politik havası her zamanki gibi gergin ve yüksek nabızlı.…
Gece patates soyarım, gündüz patates soyarım hiç düşünmemiştim patateslerin rüyalarıma gireceğini hiç düşünmemiştim kabuklarını soydukça borçlarımın eriyeceğini soğan da doğrarım oysa, patlıcanları ikiye dörde bölerim…
Kendim söylesem kendi sevgimi gizlice bir kenarda Bir de yazsam sabahtan akşama güne dair hikâyemi Bir nefestin göklere yükselen duman bir ırmaktın Yollarda akıp giden…
Yaşadığım evden daha güzel mezarlara rastladım Eyüp’te dilim tutuldu okuyamadım rahmetlilerin ruhuna bir Fatiha bile ne hayat ama dedim sonra ölüme rağmen hiçbirinin bozulmamış rahatı…
çayım soğuyor bir okluk canım sığmıyor bana kocaman gelen avuç içi kadar dünyaya bardağa koymadığım şeker eriyor çay tabağında ve mezarı dünya denen mezrada…
bu otuzda üçüncü yılım ağır kuru yük gemisi olarak geçiyorum boğazın serin sularında artık her şeyi üç kere düşünüyorum üç yudumda içiyorum suyu üç kere…
Bugün 23 yaşıma giriyorum beni her gün öldüren dostlar doğum günümü kutluyorlar bugün bana bir hayat hazırlamayan annem kutlama hazırlıyor akşama konuklar ağırlayacağım misafir gibi…
Kuşkunun üzeri açılıyor yoktan yere Hemen taşınıyoruz içimizdeki eve. Kaç defa dedim ki Tek bir örtü serelim aramıza. Evet, yoruyor ince düşünmek Elimden başka…
hangi kuytuyu sevdiniz en son var mı aranızda eğersiz at binicisi cebinizde kaç tane anahtar mevcut kaç tane dünya çilesi suları içilmeyen çeşmeler çağındayız geçmiş…
Sürekli çarşılardan gelirdin sen Aynalı çarşılardan kapalı çarşılardan arastalardan geçerdin Fildişi taraklarla dönerdin üç düğmeli yeleğinin cebinde Bir kilo koleti bir bakraç dağ kokulu keçi…
İnce vehimlerle çiziyorum Son yarısını yüzünün Silmeyi unutunca gözlerini Sicilim bozuluyor Mahcubum ve tedirginim Biraz da kin tutarım Tam burada bölüyorum zamanı Resim kanıyor…
1. Kumların kavgalı olduğu rüzgar Kumları dövüyor Bedenini bıraksa kanatları yok Suskunluğun acısı kırık camları çiğniyor Omzuna doladığı boncukların her biri Mavi yeşil Işık içre…
a./ göğsünün uçurumuna düşeyazdım baksana çocuk esirgeme kurumu’ndaki yavruların sinik gülüşlerinden düşeyazdım büyükçe bir söz külçesi hâlinde devlet dâirelerinde döndürülen dolapların vıcık vıcık rutubetinden olsa…
XXX bismillah. bir tencere pilavımız vardı bizi doyurmayan. dilimizde kalıyor olmalı, andığımızın adı. ya da ‘ben’ doyuyoruz da, sofrabaşları alabildiğine ibrahimsiz. bu seyirle nerede ‘biz’?…
Zamanın karnında taşınır kıyamet Yağmurlara hamile bulutların altında Sen uzak ülkelerden deli taylarla gelirsin Gözlerini çerçeveletip asarım gökyüzüne Aşk kaç rekâttır sizin şehrinizde Gecenin…
almira, bozkırın kızı adı çöllere yakışan kızıl prenses kim koydu bu adı sana almira, insan kırılma noktasını gözlerinden pırıltı ayaklarından direnç sesinden coşku göçtüğünde…
“Sayısız insanlardan En iyileri öldü Dişleri çürük bir fahişe Ezik bir medeniyet uğruna” Ezra Pound Hayatı derinlemesine sorgulamayan, yeri geldiğinde hafife alıp onunla alay…
Annemin duaları olmasaydı. Annemin bana dair sancıları olmasaydı. Uzun yalnızlıkları, kapalı kapılar ardındaki sırları, erdemlere yaslı anıları olmasaydı burada şimdi tam da burada olmazdım. Olamazdım,…
Bugün çeşitli kuşlar beni alkışladı. Mevsim yağışları başladı ve küçük yeğenim de Çünkü çocukluk ayakları yerden kesen bir şeydir Bugün kahvaltı ettik mor Onun çorapları…
yüksek duvara bütün elleriyle tutunan şu sessiz varlığın bir sesi var mıdır sırtı dönük huzursuzca sarılmış taş duvara bu sessiz cüssenin bir sesi olmalı hem…
Sabahtı. Bir yaz sabahı. Sultan kapısının, çıkışta sağda girişte solda kalan köşesindeki yem tezgâhına başını koymuş uyuyordu çarşaflı yemci kadın. Önündeki yem tabaklarından usulca yem…
gece yine şehre sarıldı. ışıklar yandı bir evde ve çaylar çoktan içildi. bu akşam ben de çay demleyecektim fakat çay kalmamış. su katınca aromasına göre…
Anlamlandırma’dan Ol’maya Doğanın Müzikalitesi Sinan Karadeniz, ‘nesnel imgelem’ yerine ‘estetik aydınlanma’yı temel bir tutum belirleyerek yazınsal eserine biçim veren bir şiirsel algıya sahiptir. ‘Yomblues’ adlı…
Tepeler arasında kalan düzlüğe yerleşmiş küçük ve şirin bir köy… Köyü, kaza ile vilayete bağlayan şose göz alabildiğince uzanıyor. Kenarlarında taşlar arasından fırlayan dikenler, çiçekler,…
– Yürüyüşün alegorik haritasındaydı kulluk. Her insan bir renkti. Her insan bir dünyayı sırtlamıştı. Amaçlara amcalık yapanlarla, amaçlara analık babalık edenler arasındaydı Sırat.Ve çoğu ben…
Sokaklar insanlar ve markalarla dolu. Bilmediğimiz bir dil konuşuluyor, her yerde. Israrla dinliyoruz ama! Anlamaya çalışıyoruz. Anlamanın ne olduğunu anlamaya hem de. Belki bu sayede……
Hayret edilecek günler göresin dermiş eskiden bir Çinli birine beddua ederken. Hayretâmiz günlerde yaşıyoruz. Şehirlerde göğe bakma durakları kapalı. Ahalicek göğe bakma özürlüsü olduk. Burnumuzun…
İnsana bu varlık âlemindeki seyahatini kolaylaştıracak binek lâzım olduğu vechile bu bazen at, bazen eşek, bazen katır, bazen de deve olabilmektedir. Eşek; bilimdir… Ağır ağır…
“İpliği Pazara Çıkmak…” Sözde sihir vardır. Nebevi bir hüküm ve haber cümlesidir bu. Sözün esiri olur insan. Yani söz sihri açar, yayar ve işiteni sarar.…
Değiştirilmek/dönüştürülmek istenen bir toplumda en büyük savaş aslında kelimeler üzerinden yürütülür. Eğer bunun farkında olmaz ve karşı bir hassasiyet içinde mücadele vermezsek dilimizdeki kelimelerin ya…
Günümüzde toplum olarak epey gelişimler gösterdik galiba. Bir mahalle kahvesinin önüne çektikleri sandalyelerde saatlerce oturarak, sabır ve merakla gelen geçeni seyredenlerin sayısı hiç de az…
‘Aşklarımız işgal altındadır’ diyordu ya şair; sadece aşklarımız değil, yarınlarımız kötürüm bizim. Kefilsiz, senetsiz, kartsız, şartsız, taksite bağlattık geleceğimizi! Gel vatandaş sen de taksite bağlat,…
Sözü uçuran kenarı iğne oyalı, yumuşak dokulu kumaş hafifliğinde kanatlandıran, Yemenli bir cembiye ustasının sedef kakma sapı yaparken ki incelik ayarı hassasiyetiyle saniye ayarı yapılan…
1- Ağlasa âşık belâ-yı hecr ile nâlân olup Gözlerinden akan anun yaş yerine kan olup 2- Geh cefâ kûhı gubârından örünse kisveti Geh belâ…
Dünya denilen bu uçurumun uğultusu bitmez. Uçurum uğultusuyla bitecek bir gün. Her şeyin bitecek olması korkulacak bir şey değil. Belki mutlak bir bitiş ve yok…
Atilla Kurtuluş/Banu T. Kurtuluş’a İffetli gökler gibi kapalıydı yaşarken Ölümünle açılacak kaşlarının arası Kendine çeker boşluk İster zıpkın, ister fışkın, ister ok Hatta bakışların delgisi…
“Mine’l aşk” yani madrabazlık sanki küçücük bir oğlanın Gözlerine gömülmüş gelecek kaygısı kızlar kadınlar Yağ gibi kayıp giden bir yol muydu rüyadakine benzer Türkiye istasyonu…
Şakir Kurtulmuş’a Şairin annesi ölünce Hiçbir şey avutamaz kalbini Acının o derin rengiyle Bakar dünyaya Şairin annesi ölünce Şiir susar, susar hayat Ölümün konuştuğu…
XXI pıhtılaşıyor renkler korkudan sabit, öğrenemiyoruz birden: rab bilmeksizliğimizden, yitiş önceliği yemyeşile, bir sarıklar mesela, çok diğerleri gibi, en çok, hep meydanda sonu yok…
her şey beyaz bir kâğıdın o gece yalnızlığımı paylaşmasıyla başladı. güneş doğuncaya kadar anlattım, içimde her ne varsa. hayata dair… marco polo tek tek…
Cüzdanın sahibine… Deli İsmail sıfatına uygun bir adammış. Saçlarının hemen her tarafı beyazlamış olduğundan ve alnından tutun da yüzünün her yanı kırışmış olduğu için, onu…
bir masal uydurmak istedi. önümüzdeki aylarda bir çocuğu olacaktı. hazırlık yapmaya başlamıştı. beşik, emzik telaşları henüz ortalarda yoktu. şimdilik zihin olarak hazırlanmaya çalışıyordu. karnı sevgilisininki…
Gökyüzünde çakılı duran kutup yıldızına inat, içimde hayat istikametimi kurtarmama yardım edebilecek hiçbir yıldız parlamıyordu. Bu sebeple olsa gerek daha beni aramak için geldiğin noktaya…
Otuz yıl önceydi ve güzel bir bahar günüydü. Zaman ikindi ile akşam arasını dengeliyordu. Ağaçların hayat fışkıran dallarında kuş cıvıltıları, bahçelerden esip gelen güzel kokularla…
Gün geçiyor. Ne sanıyorsunuz? Ne sanıyorsunuz da bu sise bakıp kar yağacağını fısıldayabiliyorsunuz? Bazı şeylerin yokluğu eskiyi nasıl da güzel kılıyor. Ve bazı şeylerin yokluğu…
O tarlalar kurudu Fındık ve taflan arasına gerilmiş günler Ve bir türlü bitmeyen sancılar arasında Büyümeye başladık biz de Eli ekmek tutanlar Ekmeği bütünüyle…
Bilmem ne vakit düştüm yola Cânım hayy kaldı Yoldaşsız çıktım yola Hazan göçü karda kaldı. Cûnün şehrinden mi yoksa Hûdüt’ten mi almıştı haberi Takati…
yaprak dün gece yarısı dönerken eve, bir inilti bir duvarın dibinden. bir de baksam, ne göreyim: ormanını kaybetmiş, hüngür hüngür ağlıyordu, yaprağın biri. bulut…
Atıyorum içimdeki yıl-ay-gün yükünü bir bir Taze bir besmeleyle düşüyorum yola, bu bir Yekindim tay gibi, sırtımda menfaat borcu yok ki Omurgam dik, gönlüm…
Yazmanın, en güçlü direniş olduğunu söylemenin bir tür klişe olduğu günlerden geçiyorsak dünya çok değişmiş demektir. Söz, ağırlığını yitirmiş; anlamını kaybetmiştir. Kimi zaman sokak aralarında…
1. ‘Kıyıcı’lığı ironisinden, çığlığı barbar duyarlılığından geliyor Ali K. Metin şiirinin.1 Önce ‘ironi’den ne anladığımızı açıklamaya çalışalım: ‘‘Sözel ironi, belli bir sözün görünür anlamı ile…
Sait Faik Abasıyanık’ın Kumpanya başlıklı hikâyesini okurken önce tiyatroyla ilgili yabancı kökenli sözcükler dikkatimi çekmişlerdi ancak yabancı dillerden alınan sözcükler eserin ana konusu tiyatronun ilgi…
-A.Vahap Akbaş’a- Alevler güllere sarılır zemheri soğuğunda Bir romanının deli-kan kahramanıyım Puslu havalarında ülkemin… Yaşamadan Eylül’ü -Kim diyebilir Nisan en zalim ay! İçimde…
hiç dinledin mi kiremit bir çatı altında yağmuru uzun hikayeleri vardır anlatmaya her damlasına gizlenmiş aşk sözcükleri gözlerinden süzülür tanrının rüzgarı kesilmiş kışın imlasız sokaklarında…
Saatlerini geri al benim için Suların ninnisiyle uyut denizleri Saçların hangi ırmağın köpürüşüdür Söyle hangi aynaya çaldırdın yüzünü Bak tutuşmuş yanıyor sukutun tapuları Bir…
Yoruldum Beni taşır mısın Biraz kendimsiz yürüyeceğim. Yüzünün yollarını ezbere bilirdim Ama sen gülümseyince Unutkanlık şapka olurdu başımda İkiye böldüğüm simit bile Yarım…
DALMIŞ Çengel’e takılmışlar. Dört arkadaş sahile en yakın bankta oturmuş, plastik bardaktaki çayı yarılayanları denize dalmış, bardağı dudaklarına değdirmiş, kalakalmış. Parmağımdaki yüzüğü almak için Üsküdar’daki…
Küreselleşen dünyada köylerden şehirlere göç hızlanmış, köyler canlılığını yitirirken şehirler birer cazibe merkezine dönüşmüştür. Artık dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu şehirde yaşayanlar oluşturmaktadır. Köyden şehre göçün…
“Bakar mısın! Allah, tayyib bir kelimeye nasıl bir misal getiriyor/veriyor; Tayyib bir ağaç gibidir O; Aslı sabit (asîl), dalları semâda. Rabbinin izniyle her mevsim meyvesini…
Arkadaşlarla Kardelen dergisini çıkarıyoruz. Böyle bir gelişim sürecinde de şiir programlarına Kardelen şairleri olarak davet ediliyoruz. Çemberlitaş Fırat Kültür Merkezinde yapılan ilk şiir gecesinde biz…
Her zaman ve her durumda ya da zaman zaman nükseden, yan yana ya da hep birlikte dün, bugün, yarın, olmuş olan, olagelen ve olacak olan…
İnsanın kendisi ile baş başa kalamadığı, niteliğinin göz ardı edildiği ve bir istatistik malzemesine dönüştüğü zamanları yaşıyoruz. Kendisi ile baş başa kalmak, hesaplaşmanın ve tanışmanın…
kız Leyla sen alnında iki çizgiyle yoksun aslında kendine inanamazsın farkında olmasam parmaklarımı ısıtmam kadar çabuk yok olman arkamı dönmem seni ispat için kız Leyla…
dik açıdayken bir diktatör güneş tepedeyken kan sıcak akar gölgesinde -ki onun yalanları zehirler- hem sözü hem sessizliği bir ülke heykel çölüyken kuşlara düşer fani olanları…
Talat Okat için; Gurbet oysa bir gün kaçıp geldiğimde zulamda bu şiir olacaktı sigaranı sararken, bir dal meltem uzatacaktım İstanbul diyecektin nefesin göğü okşarken gözlerine…
Kış çetin geçerdi usta efil efil yağardı kar Her çıtırtı bir kabus gibi takılırdı kulağımıza Çocuktuk kahramandık sıcak yataklarımızda Ama güneşle birlikte göle uyanırdı kardeşlerim…
Asıl şimdi başlıyor hikaye, asıl şimdi Bir yanda şavkı ayın ve bir yanda kendisi Bir ayrılık bin aynılık var aramızda Donakalmış her şey, takvimler yanmış…
Üç tür büyük insan vardır; biri eseri, ikincisi yaşamı üçüncüsü ise hem eseri hem yaşamıyla büyüktür. Yaşamıyla büyük insanların eserleri zayıf, eserleriyle büyük insanların yaşamı…
Galiba bu defa ne üzerine konuşacağıma kararımı verdim: Şair-çocuk, çocuk-şair… Ben şairim! Bir çocuğum saf ve temiz kelimelerle oynamaktan zevk alan. Onlarla körebe oynarken hep…
Gün gelir, içinden çıkılamaz bir yalnızlık duygusu ele geçirir benliğinizi. Toplum içine karışmanız, sözde sosyal hayat adı altında sürdürülen, sürüler hâlinde gezen kuşlar misali bir…
Bir gün geleceğim ve bir haber getireceğim. Damarlarda umut olup şöyle haykıracağım: Ey sepetleri uykuyla dolular! Size elma getirdim, güneşin kırmızı elmasını. Geleceğim ve dilenciye…