Bir hüznün heykelini gördüm baktığım aynalarda
Sesinin yittiği yerde umarsız bir gül açıyordu
Tutukluk yapmış bir silah gibi bakıyordu bana
Öksüz bir çocuk uzaklardan anne diye ağlıyordu
Sonbahar desenli bir ceketle çıktı meydana
Yazdan kalmış bir gülün anılarını okuyordu
Dilinde rüzgârlardan emanet alınmış bir ıslıkla
Ansızın yağacak yağmuru bekliyordu
Kendinden başka gidecek yeri yoktu adamın
Hangi kapıyı çalsa yine kendisi açıyordu
Keskin rüzgârların önündeki yaprak gibi
Kırıldığı her daldan sessizce kaçıyordu
Güneşin dağlara düşen son ışığının ardından
Gecenin kalbinden gemiler gelip geçiyordu
Ruhların gökyüzüne yükseldiği saatlerde
Kanı çekilmiş bir gül üşüyordu
Vakitsiz ölümler kalbimizi bir başak gibi biçerken
Gönül saatini sonsuzluğun kalbine kuruyordu
Sonra Yunus’u gördüm Tapduğ’un dergâhında
Bir seherin koynunda sessizce uyuyordu
Latest posts by Mehmet Baş (see all)
- Hep Kirli Kalmak - 15 Ağustos 2018
- Hep Yanlış Adreslere Çıkıyor Yollarım - 6 Eylül 2017
- Hangi Rüzgâr Söndürecek Bu Ateşi - 3 Mayıs 2017
Bu yazı yorumlara kapalı.