“Günler gelip geçmekteler Kuşlar gibi uçmaktalar” Aziz Mahmut Hüdâi sen bana yaz gündüzlerinin armağanısın bunu unutma! herkesin en basit gördüğümüz birinin bile bir öyküsü vardır…
Aylık Edebiyat Dergisi
“Günler gelip geçmekteler Kuşlar gibi uçmaktalar” Aziz Mahmut Hüdâi sen bana yaz gündüzlerinin armağanısın bunu unutma! herkesin en basit gördüğümüz birinin bile bir öyküsü vardır…
“İnsanları ayırma ha! Hepsine âdil ver hakkın Hayırlıdan ayrılma ha! Her şeyin söyle gerçeğin” Âhi Evren gönlümüzde hep bir şiire davranma telâşı bize çalışıyor sanki: harıl…
gâliba gözlerin gene nemlenmiş üzülme yavrum üzülme ebedî biçilmiş bir kaftandır ayrılık bize ya yüreğimiz yuhalanan şu harap yüreğimiz yırtılır ve de yanar hasadını…
ne kadar görkemliyiz ve ne kadar doğurgan yüreklere dörtyüz mevsim sığdıracakmış gibi sen şirin’sin, ben ferhat: gök dağ okyanus kara kirpiklerimizin başlattığı bu yangın eşliğinde…
bilirdi de bilmezlikten gelirdi aşk’ın ne olduğunu sevmese yük olurdu yaşamak görürdü sevse âşıkların kâğıtlardan daha erken solduğunu
kahramanlıkla ihânet arasındaki kıl kadar mesâfe için a. arkadaşlar! üzgün birer çiçek oldunuz bezgin birer çiçek olarak kaldınız aşk diyârında öyle ya: yaşam, mosmor eziklikten…
dikey acılardan geldin geldin düşey sevinçlerle -yine yosun kokusu kattın sesine- sapsarı güller arasında şarkılar söyledin evrensel bir filozof gibi yaşadın tıpkı keşişler gibi insanlığa…
sen bana kulak asma! dengesiz ve kural-dışı biriyim sağım-solum belli olmaz bir bakmışsın: gerekçesiz-ölçeksiz alıp başımı gitmişim yaslanıp yağmurlara her beceriksizlikte birinciyimdir en hafif…
şimdi, gizemli ıslıklarımı alkışlayacağım yeşil nehirlere doğru kayan ışıltılarla yorulunca bir serçeyi konduracağım kalbime kanatlarına sinmiş bahar kokusuyla beni vurunca incecik bir seviyi…
a/ aşk ve şiir: beni biçimlendiren iki dinamik duygu doğumevim gül yığınım sıcak vuran günışınları alnımın deltasına yanık havası türkülerimin toprağımın ayaklanması…
Kurulan tüm tuzaklara karşın, şiirin çanına ot tıkanamayacak. Bir kenara yazın bunu. Neruda’nın dediğince: Dokuz canlıdır o. Dünyanın ve mahşerin vahşî ceylânıdır şiir: câzibesi de…
a./ göğsünün uçurumuna düşeyazdım baksana çocuk esirgeme kurumu’ndaki yavruların sinik gülüşlerinden düşeyazdım büyükçe bir söz külçesi hâlinde devlet dâirelerinde döndürülen dolapların vıcık vıcık rutubetinden olsa…
yaprak dün gece yarısı dönerken eve, bir inilti bir duvarın dibinden. bir de baksam, ne göreyim: ormanını kaybetmiş, hüngür hüngür ağlıyordu, yaprağın biri. bulut…